Peki ya sonsuz yaşam?…………………
Yani ‘Kim Kurtulur – 2’ deki 2. madde olan “ Tanrı’nın huzurundan atılmayla gelen sonsuz bir ölümden kurtulmak” konusu ne olacak?
En baştan şunu açıkça belirteyim: Her insanın kurtulacağına inanmıyorum, ne de iddia ediyorum. Herkes kurtulacak demek, Tanrı’nın adaleti, yargısı, merhameti ve kurtarışı ile alay etmek olur. İnsanlar ve tüm evrensel güçlerle de alay etmek olur ve de Tanrı’yı güvenilmez kılar.
Konuya girerken bu ‘Tanrı’nın Egemenliği’ dışındaki yer, Kutsal Kitap’da ve toplumda ‘cehennem’ denilen yer nedir çok kısaca bakalım. Çok kısaca zira malum ‘öbür taraf’ boyutlarını anlamamız, kavramız olanaksız.
Bu konuda Kutsal Kitap’da çeşitli anlatımlar var, bir kaç örnek: ateş gölü (Vahiy 20:14), yanan kükürt gölü (Vahiy 19:20), ateş olan bir yer (Yasanın Tekrarı 32:22), ağlayış ve diş gıcırtısı olan yer (Matta 24:51), dışarı karanlık (Matta 8:12). Eminim başka benzetmeler de bulabiliriz ama ağırlıkta olanlar bunlar. Gerçekten fiziksel bir ateş, karanlık, acı, diş gıcırtısı vb olacak mı yoksa bunlar fiziksel dünyada yaşayan biz insanlar için benzetmeler mi bilemeyiz. Ancak sonuçta herkes bir gün Tanrı’nın varlığına tanık olacak ve bazıları Tanrı ile olmaktan, yaratığı kalıcı egemenlikte olmaktan ebediyen mahrum kalacaktır (bu hangi şekli alırsa alsın).
Tanrı’dan ve acı, adaletsizlik, kötülük olmayan, ışığın, barışın, esenliğin egemenliğinden sonsuza dek mahrum kalmak korkunç bir şey! Gideceğimiz bir yere bizi götürecek otobüsü, treni kaçırdığımızda ne kadar üzülüyor, yırtınıyoruz değil mi? Hele bir de bu son tren ise!
İşte bu sonsuz ‘dışarı atılma’ ikinci ölüm. Bizi bundan kurtaran da İsa Mesih. Bu ölümün bedelini çarmıhta ödeyip, dirilişi ile de o ölümü etkisiz kılan. Tanrı’nın, ruhsal güçlerin ve evrenin gözünde, İsa ve yaptığı bu kurtarış eylemi gerçek ve kesin. Buna inanması gerekenler ruhsal güçler ve evren değil, biz insanlarız.
İşte burada da işin içine ‘iman’ giriyor. İnsanın Tanrı’ya Yaratılış’ta ‘güvenmiyoruz sana’ beyanı ters yüz edilip ‘iman’ ile Tanrı’ya ‘sana güveniyoruz’ demek.
Bir önceki yazıda Kutsal Kitap’da iki seviyede yargı gözüküyor demiştim. İşte ikinci seviye diyebileceğimiz, ebedi yaşam ile ilgili ‘İman Yargısı’ bu: Tanrı’ya ve ‘yol, gerçek, yaşam budur’ dediği yola güvenip güvenmemek? Tanrı’nın ayarlayıp sunduğu kurtuluş yoluna inanıyor muyuz?
Şöyle bir benzetme yapayım: “Kendimizi bir mayın tarlasının ortasında buluyoruz ve bir uzman bize ‘güvenli alana varmak için buradan bir çıkış yolu var, yerdeki kırmızı damlaları takip edin’ diye uyarıyor. Önünüzde iki seçim var, ya uzmanı dinleyeceksiniz ya da ‘ben ona güvenmiyorum’ deyip bildiğinizi yapacaksınız. İkisi de risk taşıyor, güven istiyor ve seçim sizin. İsa’ya iman, bizim ‘uzmana’ güvenmeyi seçmemizdir. Rab, bizlere oradan kurtulup güvenilir yere varacağımıza garanti veriyor. Üstelik güvenince Kutsal Ruh’u o yolda bize garantör ve rehber veriyor!
İman yargısını böyle anlayabiliriz. Yani Tanrı’nın önünde durup “inanıyon mu, inanmıyon mu gari?”ye cevap vermek değil. Rab yürekleri biliyor zaten, ağzımızı açmaya bile gerek olmayacak sanırım ve o “iman” bizi öbür tarafa taşıyacak.
Peki İsa’yı tanımayan, “iman” etmeyenler? Bu dünyada epeyi kötü insan var ama baktığınızda bir çok imanlıdan bile daha iyi davranan insanlar da var. Hepimizin iman etmeyen anne babaları, kardeşleri, sevdikleri var. Asırlarca İsa’nın ne adını ne şanını duymayan milyonlarca insan oldu ve var. (Bu arada duymak ne demek? Doğru dürüst duymak gerekmez mi? Anlamadan reddetmek reddetmek midir? Bu sorular da bir başka.)
Yukarıda değindiğimiz ‘iman’ garantileri olmayan tüm bu insanlar ne olacak?
“Kim Kurtulur – 4” (Netflix dizisi gibi oldu 😉 ) ile toparlamaya çalışacağım.