NEDEN İMAN EDİYORSUNUZ? – 2

Topluma, ailelerine, hayatlarına isyan edip inanan veya “ay kilisedeki insanlar çok iyiydi, ortamı beğendim” diye inandığını söyleyen çok kişi gördüm. Bu yanlış bir şey mi? İlk adım, giriş noktası olarak ‘hayır’ ama sonra değişmesi gerek. Tanrı’yı sevmeye dönüşmesi gerek. Unutmayalım ki Tanrı’nın birincil beklentisi bu (Markos 12:29-31).

Tanrı ile ilişkimiz sevgi üzerine kurulu; bu ilişki öfkemiz, isyanlarımız, keyfimiz üzerinden yürüyemez. Rab bize sevgi ile yaklaşıyorsa bizim de O’na sevgi ile yaklaşmamızı istiyor. İman yaşantımız sevgi ve güvenme üzerine kurulu – ve tabii bizler pek güvenilir olmadığımız için de Tanrı açısından bol lütuf gösterme üzerine.

Sonuçta hangi neden ile yola çıktıysak çıktık. Ama bu yol anlam taşıyıp etkin olacaksa ve de bu yoldaki zorlukları aşıp yolu esenlikle bitireceksek imanımızın nedeni “Tanrı’yı ve yollarını sevmek” olmak zorunda, olmaya yönelmelidir.

Bir benzetme gerekirse: Roket fırlatıldı ama hedefe ulaşması için doğru yörüngeye oturması gerekir, bunun için de ek ateşlemeler ile yörünge ayarları yapılır.  

Bunu lütfen düşününün, yüreğinizi tartın. Hatta yıllar içinde nedenlerinizi arada bir ziyaret edin zira zamanla, yaşamın getirdikleriyle doğru yörünge için tekrar ayar gerekebilir.

Eğer öfke, isyan, çıkar vb bir nedenle adım atıysak, ya da zaman içinde motivasyonumuz saptıysa belki şöyle dua edebiliriz: “Rab, …………… nedenlerle iman ettim, bunlar sağlıklı nedenler değildi beni bağışla. Ama sen yine de bana lütuf edip fırsat verdin. Artık bundan böyle Seni izleme amacım ‘Sen Rabbimi tüm yüreğim, canım, aklım ve gücümle sevmek’ olsun diye beni lütfen yüreğimde ve düşüncelerimde yenile.”