Yürekleri parçalayan 6 Şubat depremi olalı bir hafta oluyor. Çaresizlikler, deprem bölgesinden başlayıp evlerimizin içine kadar sızdı. Nasıl dua edeceğimizi, ne düşüneceğimizi şaşırdık. Öte yandan yaşam sürüyor, sürmek zorunda. Tanrı, başta sevdiklerini yitiren binlerce insana ve hepimize merhamet etsin. Bu yaraların sarılması mucize ister. Bu mucizeler için dua ederiz.
Doğal afet dediğimiz durumlarda ‘Allah’ın işi’ deme alışkanlığı var toplumda. Anlaması zor durumlarda kolay çözüm. Bir bakıma da doğru, eğer dünyayı Tanrı’nın yarattığına inanıyorsak. Yerin sarsılması, O’nun yarattığı evrensel sistemin bir parçası. Allah’ın işi.
Ben maden mühendisliği okudum, ardından da yüksek lisans için petrol mühendisliği; hatta 4 yıl da Batman’da petrol mühendisi olarak çalıştım. Zorlanarak bitirdim ama az çok bir jeoloji bilgim var. Kesinlikle uzman değilim ama dünyanın fiziksel yapısı konusunda bir şeyler kavradım.
Hayranlıkla karlı dağlara baktığımızda, güzel vadilerde yürüdüğümüzde, çağlayan nehirlerde bir şelale görüp heyecanlandığımızda “doğa ne güzel” diyoruz. Ama tüm bunların yer kabuğunun hareketi, yani deprem ve benzeri ‘doğal affetler’ ile oluştuğunu düşünmüyoruz ya da bilmiyoruz. Evet yeryüzündeki tüm bu yapılar böyle sarsıcı hareketlerin, gelişmelerin sonucu. Bazıları milyonlarca yıl içinde yavaş yavaş bazıları ani bir şiddetle oluştu. Deprem, fırtına, sel gibi ani, şiddetli, yıkıcı bir doğa affeti olunca da ‘Allah’ın işi’ diyoruz.
O zaman bir problem çözmememiz gerek. Ya doğanın gerçekleri ile yaşayacağız ya da dikkate almayıp çok korkunç olabilen akibetler yaşayacağız.
Seçim bizim, insanların işi. İnsanlar gidip bir yanardağın üzerine ev kurmuyor, ya da nehirlerin ve denizlerin ortasına, bataklıkların içine evler, kasabalar yapmıyor. Çok ender olarak yaparlarsa da oradaki güçlere uygun yapıyorlar. Yapan ya akılsızdır ya da uzmandır.
Avrupa’da Rusya’dan sonra en büyük yüzölçümü olan ülkeyiz. Yani geniş alanlarımız varken ve tehlikeleri bilerek yerleşim planlaması yapmak çok mu zor olurdu? Bilinen bir fay hattı ve de üstelik ana bir fay hattı üzeri ve çevresinde onca bina neden yapar insan? (Bu arada depremin olduğu bu fay hattı taa Kızıl Deniz ve Mozambik’e kadar inen bir hattın parçası, evet o denli büyük bir sistemin parçası!). Hadi yapmak zorunda kaldınız, asırlardır var olan bir yerleşimi sürdürdünüz. Mevcut bilimsel olanaklar ile bu güçlere dayanıklı, uygun binalar yapamaz mısınız?
Bütün bunları sırf yakınmak için yazmıyorum (ama yakınıyorum da). Çocuğumuz sıcak sobaya değmesin diye soba etrafına engeller koyarız ama çocuklarımızın altında ölecek binalar yapılmasına göz yumarız! Bu Allah’ın işi mi? Bu senin benim işim değil mi?
Şöyle düşünebilir miyiz? Tanrı diyor ki, “tüm evren, yıldızlar, gezegenler vs.’nin oluşumu ve varlığı için işlemek zorunda olan etkenler var. Dünya da buna dahil. Siz insanların muhteşem bir aklı var ve vicdanlarınız da var. Bunları kullanın. Bu evrensel yapıların, kuralların içinde yaşamanın en iyi çözümlerini bularak yaşayabilecek yaratıklarsınız. Akıllı, vicdanlı olun. Doğru olanları yapın, yapabilirsiniz.” Aslında bu denli basit.
İsa, Luka 6:44-49’de (ve Matta 7:24-27) insanın işleri, sorumlulukları konusunda şu sözleri söyler: “Niçin beni ‘Ya Rab, ya Rab’ diye çağırıyorsunuz da söylediklerimi yapmıyorsunuz? Bana gelen ve sözlerimi duyup uygulayan kişinin kime benzediğini size anlatayım. Böyle bir kişi, evini yaparken toprağı kazan, derinlere inip temeli kaya üzerine atan adama benzer. Sel sularıyla kabaran ırmak o eve saldırsa da, onu sarsamaz. Çünkü ev sağlam yapılmıştır. Ama sözlerimi duyup da uygulamayan kişi, evini temel koymaksızın toprağın üzerine kuran adama benzer. Kabaran ırmak saldırınca ev hemen çöker. Evin yıkılışı da korkunç olur.”
İsa, kaya ve toprak üzerine inşa örneğini kullanırken, bu bilgilerin halk arasında zaten bilindiğini gösteriyor. Yani insanlar sağlam zeminin ne olduğunu ve ne olmadığını o zamanda da biliyordu. Yanlış uygulamaların akılsızlık olduğunu da biliyorlardı ki İsa bildikleri bir şeyden örnek veriyor. Kaya üzerine inşa etmek doğruyudu ve o doğrudan taviz vermek akılsızlık ve yıkımdı.
Eh bugün ne değişti? Yeryüzünün, zeminlerin, fayların, dere yataklarının doğal kuralları mı değişti? Belki teknoloji ile bazı ayarlamalar yapabiliyoruz ama bu temel kurallar ve doğrularda taviz verdiğimiz an onbinlerin, yüzbinlerin ölümüne, milyonların yaşamlarını mahvetmeye neden oluyoruz. Doğrudan taviz vermek sorun ve yıkım getirir, her alanda bu böyledir.
Depremleri durduramayacağız ama bunlardan kaynaklanabilecek ölümleri asgaride tutabiliriz; ve BU, insanların işi, Allah’ın değil.