Gerçekten konunun arkası gelmeyecek mi sandınız? Sanmam. Aslında konu öyle kalabilirdi zira Yuhanna 21’de İsa meraklı Petrus’a bir kişi (Yuhanna) için “sana ne” diyorsa, bizlere milyarlarca insan için “size ne” demez mi? Ama doğru dürüst bir şey yazmazsam ya azar işitebilirim ya da bazıları meraktan çatlayabilir.
Ne ilginçtir ki kiliselerde, öğretişlerde sık sık “öç Tanrı’nındır” veya “yargı Tanrı’nındır” sözleri ile bu konuların Tanrı’ya bırakılmasını vurgularız. Ancak buna rağmen yine de sürekli “kim kurtulur, kim kurtulmaz” konusunu da sürekli kurcalamayı bırakamayız?
Neden acaba? Meraklı tazeleriz diye mi? Ya da kendi kurtuluşumuzdan emin olmak için mi? Belki İnanlı olmayan sevdiklerimize ne olacak endişesinden. Yoksa ‘ben kurtuldum’ diye ruhsal bir kendini beğenmişlikten mi (İngilizcesi: self-righteousness)? Belki insanları müjdelemeye teşvik etmek için. Ya da sırf soranlara yanıt verebilmek için mi? Büyük olasılıkla hepsi ve daha fazlası. İlle de “kim kurtulacak” sorusuna net bir yanıt bulmanın peşindeyiz.
İnsanlar ‘kurtulmak’ derken sanırım genelde şunlardan kurtulmayı kastediyor:
1- Fiziksel ölümden sonra Tanrı’nın yargısından.
2- Tanrı’nın huzurundan atılmayla gelen sonsuz bir ölümden (yok olma/ceza vb. artık bunu nasıl anlıyorsanız).
Öncelikle kimsenin gidip gelmediği (İsa hariç) bir boyuttan, yani neyin nasıl olduğunu bilmediğimiz bir yerden ve kavramlardan bahsediyoruz. Yani hiç ama hiç kimse kesin konuşamaz bu konuda (bu konuda kesin konuşan vaizler ve öğretmenlere itibar etmeyin). Bu durumda Kutsal Kitap bile bize tam açıklama vermiyor. Veremiyor, zira boyutları anlayıp kavrayabileceklerimizi çok çok aşıyor. Zaten iman gözle görülmeyene inanmak değil mi? Dolayısı ile de ortaya koyacağımız yorumlar ancak Kutsal Kitap’ın bize verdiği çerçeve içinde, oradan ve Kutsal Ruh’tan Tanrı’nın yüreği hakkında kavradıklarımızla olabilir.
İlk maddemiz: “Fiziksel ölümden sonra Tanrı’nın yargısından muaf mıyız?”
Tanrı’nın yargısından kurtulacağımızı unutun. Kutsal Kitap herkesin ama herkesin Tanrı’nın yargısından geçeceğini açıkça söyler. Hem iman edeni hem de etmeyeni bekleyen bir yargı var:
Elç. İşl. 17:31 “Çünkü dünyayı, atadığı Kişi aracılığıyla adaletle yargılayacağı günü saptamıştır. Bu Kişiyi ölümden diriltmekle bunun güvencesini herkese vermiştir.” (Bu ayet aynı zamanda yargının İsa’nın aracılığı ile olacağını gösteriyor).
Rom. 2:6-7 ve 11 “Tanrı ‘herkese, yaptıklarının karşılığını verecektir.’ Sürekli iyilik ederek yücelik, saygınlık, ölümsüzlük arayanlara sonsuz yaşam verecek. Bencillerin, gerçeğe uymayıp haksızlık peşinden gidenlerin üzerineyse gazap ve öfke yağdıracak……….Çünkü Tanrı insanlar arasında ayrım yapmaz.”
Matta 25:31-33 “İnsanoğlu kendi görkemi içinde bütün melekleriyle birlikte gelince, görkemli tahtına oturacak. Ulusların hepsi Onun önünde toplanacak, O da koyunları keçilerden ayıran bir çoban gibi, insanları birbirinden ayıracak.”
1.Petrus 4:17 “Çünkü yargının, Tanrının ev halkından başlayacağı an gelmiştir. Eğer yargılama önce bizden başlarsa, Tanrının Müjdesine kulak asmayanların sonu ne olacak?
1.Kor. 3:13-15 “Herkesin yaptığı iş belli olacak, yargı günü ortaya çıkacak. Herkesin işi ateşle açığa vurulacak. Ateş her işin niteliğini sınayacak. Bir kimsenin inşa ettikleri ateşe dayanırsa, o kimse ödülünü alacak. Yaptıkları yanarsa, zarar edecek. Kendisi kurtulacak, ama ateşten geçmiş gibi olacaktır.”
Yukarıda 1. Petrus 4 ve 1. Kor. 3’den alıntılar (ve bazı başka ayetler) iki seviyede yargı olacağını ima ediyor, ya da o anlamı çıkarabilme olasılığımız var. İşlerin yargısı ve imanın yargısı.
Evet kesinlikle imanla aklanma ve lütufla kurtulma var ama Tanrı’nın yargısı içinde ‘işler’ yok diyemeyiz. Bunu söylemek bir çok ayeti inkar etmek olur. Bu ayetlerden belki en güçlüsü de Matta 25: 31-46’da İsa’nın, kişilerin işlerine göre ‘koyunlar ve keçiler’ olarak ayrılması benzetmesi ile yargıyı anlatmasıdır. Lütfen şimdi bu yazıyı okumaya ara verip o ayetleri okuyup geri gelin.
Yani “ben Mesih İnanlısıyım, bana yargı yok” diyemezsiniz, dolayısı ile de demeyin. Evet benim ve sizlerin işleriniz yargılanacak.
Tamam hemen birileri Yuhanna 3:18’deki ayetleri ortaya atacaktır: “O’na iman eden yargılanmaz, iman etmeyen ise zaten yargılanmıştır. Çünkü Tanrı’nın biricik Oğlu’nun adına iman etmemiştir.”
İnanlılar olarak kötü bir huyumuz var – ayetleri cımbızla çekip kullanma alışkanlığı. Bir ayetin, bir cümlenin, her zaman bir öncesi ve sonrası vardır; ve o ayet ya önden gelen ya da arkadan gelen ile veya her ikisi ile bağlantılıdır. Nitekim Yuhanna 3:18 de öyle. Sonraki ayetler (3:19-21) şöyle devam eder:
“Yargı da şudur: Dünyaya ışık geldi, ama insanlar ışık yerine karanlığı sevdiler. Çünkü yaptıkları işler kötüydü. Kötülük yapan herkes ışıktan nefret eder ve yaptıkları açığa çıkmasın diye ışığa yaklaşmaz. Ama gerçeği uygulayan kişi yaptıklarını, Tanrı’ya dayanarak yaptığını göstermek için ışığa gelir.”
Altı çizili olanlara bakın, hepsi eylem – yapmak, uygulamak. İman her zaman eylemle bağlantılıdır (Yakup bölümünü okumak yeter). Yapılanlar ister karanlıkta saklanılsın, ister ışığa getirilsin Tanrı’nın gözünden kaçmayan uygulamalardır. Yüreği anlatır ve Tanrı yüreği tartan, yargılayandır (1. Samuel 16:7 “Çünkü RAB insanın gördüğü gibi görmez; insan dış görünüşe, RAB ise yüreğe bakar.”)
Benim ve sizlerin işleriniz yargılanacak. Bunu yapmayacak Tanrı, adil değildir, tarafsız değildir, Tanrı değildir.
Peki ya sonsuz yaşam?…………………