Hani o deyim var ya “deliye her gün bayram”, bazen de tersi insanlar delirebilmek için her şeyi bayram yapmak istiyor. Ne zararı var diyeceksiniz belki, sonuçta insanların stress atması, eğlenmesi, rahatlaması gerekiyor. Doğru ama o noktada İncil’den şu sözler akla geliyor:
“Her şey serbest” diyorsunuz, ama her şey yararlı değildir. “Her şey serbest” diyorsunuz, ama her şey yapıcı değildir. (1. Korintliler 10:23)
Uyuşturucu, kumar, aşırı alkol, sigara vb. bağımlık yaratan şeylere kolayca ‘tabii yararlı değil, yapıcı değil’ deyip çıkabiliriz. Ancak bazı şeylerin yararsızlıkları çok belirgin değil. Arkalarında yatan ya da sinsice sizde işleyen tarafları ‘dikkat’ diye bağırmıyor. Bazı gelenekler de böyle.
Bir şeyin kökenini ve belirli bir vadede, ister kısa ister uzun, bize etkisini düşünmemiz gerekir.
Kötülük genelde kendini iyi kamufle eder. Bize “amaaan ne çıkar yani” dedirtir ve çok kez de “tüh” ile biter. İblis, iyiliği ya da zararsızı bozmak ve zararlı kılmakta uzmandır. Karakteri bu, sonuçta yalanın babasıdır (Yuhana 8:44). Yalan da her zaman aldatmayı, saptırmayı amaçlar.
Cadılar Bayramı denilen aslında cadılarla ilgili değildir. Cadılaştıran bizleriz. İngilizcesi ‘Halloween’ olan bu anma zamanı, ‘Hallow’ (kutsanmış, aziz) ve ‘Eve’ (gecesi, arifesi) sözlerinden türer. Bazı tarihçiler bu kutlamanın esas kökünün Keltlere ait pagan bir hasat festivalinden geldiğini, bazıları da 8. yy civarı Avrupa kiliselerinde ölmüş ‘azizleri’ anma günü olarak başladığını belirtir. Hatta kilisenin insanları pagan festivallerinden uzaklaştırmak için bu özel günlere Hristiyan temalı kutlamalar koyduğu görüşleri de mantıksız değildir.
İster eski çağlarda olsun ister bugün, tarıma dayalı toplumlarda hasat çok önemlidir. Hasat kötü ise toplum açlık ve sefalet ile boğuşacaktır. Bu nedenle hasat için sevinmek, şükretmek, kutlamak son derece normal. Bunun paganlıkla ilgisi yok, bir ürün elde etme, yaşamı sürdürme sevinci var. İnancın ne olursa olsun ‘sağlayana’ şükran içerir. Tabii o noktada şükran ile kutlama tarzının yol ayrımına geliriz. Anma ve kutlama çocukları kurban etme ya da sarhoş olup şiddet ve tecavüz içerecekse şükran değil kötülük kazanmıştır. Kutlama serbesttir hatta gereklidir ama her kutlama yararlı ve yapıcı değildir.
Benzer bir durum yakında kutlayacağımız Noel yani Doğuş Bayramı için de geçerlidir. Yani neden 25 Aralık konusu (bu konuda araştırma yapmayı size bırakıyorum). İsa’nın doğumu kesinlikle kutlanmaya değer ama tarihini tam olarak bilmiyoruz, 25 Aralık ya da 7 Ocak için kanıtlar yok. Bugün artık milyonlarca insan 25 Aralığı İsa’nın doğumu olarak değil sadece bir eğlence, bir festival olarak, ailece toplanmak, hediyeler alıp vermek için kutluyor. Tüccarlar için de para kazanmanın odak noktası. Bugün batının takvimi iki döneme odaklı, Noel ve yaz tatili, en çok para harcanan iki tüketim dağı.
İnsanoğlu, İblis’in yardımıyla, her şeyin cılkını çıkarma huyunu kullanarak bu anmaları başka yönlere çekmiştir. Özellikle de “para yapma” hastalığının had safhalara ulaştığı 20. ve 21. yüzyılda bu anmalar (bir diğeri de Sevgililer Günü) tüm dünyaya pazarlanmıştır. İlgisi, inancı olan olmayan herkes para harcasın da nasıl harcarsa harcasın. Hatta bu hafta Güney Kore’de kutlamalarda ezilerek ölen yüzlerce genci kurban etme pahasına. Belli ki çocuklarımızı kurban etmek için pagan olmak şart değil.
Lütfen düşünerek yaşayalım ve unutmayalım: “Her şey serbest” diyebiliriz, ama her şey yararlı değil. “Her şey serbest” diyebiliriz, ama her şey yapıcı değildir.